İslam Arap coğrafyasında ortaya çıkmıştır ve tek tanrılı
dinlerin sonuncusu olma ideasını taşır. Nasıl ki her düşünce akımı,din,
ideoloji vücut bulduğu toplumun gelenek-görenekleri, üretim ilişkileri, dil ve
coğrafyasından etkilenirse İslam’da Müslümanların “cahiliye devri” diye
nitelendirdiği dönemin koşullarından oluşmuştur. Musevilik başta olmak üzere
kendisinden önceki din ve inançlardan büyük ölçüde etkilenmiştir.
Müslümanlar yapılan Kuran eleştirilerine karşı genellikle,
çeviri yapılırken yorumlama hatalarına düşüldüğünü savunurlar. Buna göre kuran kusursuzdur ama yapılan tevsirler
kusurludur. Bu yazı için birden fazla tevsire karşılaştırmalı bir göze bakarak
genel bir sonuç çıkarmaya çalıştık. Buna rağmen gerçek kuran bu değil, bu
tevsirler kusurludur deniyorsa doğru olanın yine islam’a inan kişiler
tarafından ortaya konması gerekir.
Kuran’da yaratılış miti
Yapılan araştırmalar türümüzün hikayesinin 100.000 yıldan
daha önceye kadar gittiğini ortaya koyar. Oysa tek tanrılı dinler tarihi kendileriyle
başlatmayı tercih ederler. Yani tek tanrılı dinler kendilerinin ortaya çıkış
tarihini insanın yaratılış tarihi olarak alır.insanlığın tarihini kendilerinin
ortaya çıkışlarıyla bir alınca insanlığın binlerce yıllık evriminin sonuçlarını
da belirlenmiş bir insan doğası/fıtrat olarak kabul ederler. Örneğin erkek cinsinin toplumda daha aktif
olması bir sebep değil sonuçtur. İnsanın evrimine bakarak bu durumun neden
böyle olduğu anlaşılabilir oysa Kuran’a göre erkek daha aktiftir çünkü Allah
onu üstün yaratmıştır. Yaratılış miti ; Allahın önce ademi yarattığını ve sonra
onun vücudundan havva’yı yarattığını ve insan türünün bu yolla çoğaldığını
anlatan hikayedir.Tevrat’ın Tekvin ( yaratılış) bölümünde Rabb’in ademi nasıl
yarattığı daha sonra ademe arkadaşlık yapsın diye onun bir parçasından Havva’yı
yarattığı açıkça yazılır. Kuran da yine ayni hikayeyi temel alarak insanın
varoluşunu açıklamaya çalışır. Kuran’da yaratılış ile ilgili belirgin bir
şekilde bilgi veren iki sureye bakalım.
Nisa 1:” Ey insanlar, Rabbinizden korkup-sakının. O ki,
sizi tek bir nefisten(Adem'den) yarattı. Ve ondan(Adem'den), onun
zevcesini(Havva'yı) yarattı. O ikisinden, çokça erkekler ve kadınlar
türetip-yaydı. Allah'tan korkup-sakının ki, O'nunla ve akrabalıklarla, talepte
bulunuyorsunuz. Muhakkak Allah, sizin üzerinizde gözetleyicidir.”
Buna göre Allah insanı aslında tek bir erkekten yaratmıştır
ama daha sonra onun bir parçasından kadını yaratır. Kadının yaratılması kendi
başına bir anlam ifade etmez o erkeğe zevce olması için yaratılmış olandır.
Yine yaratılış konusuna değinen Araf suresi 189’a bir bakalım.
Araf 189 ; “O(Allah) ki, sizi tek bir nefisten(Adem'den)
yarattı. Onda sükun bulması için, kendisinden zevcesini(eşini) yarattı. O
zaman ki, onu örttü, o hafif bir yükle yüklendi ve onunla(o yükle) dolaştı.
Arkasından ağırlaştı. Ve o ikisi, Rableri olan Allah'ı çağırdı: "Şayet
bize bir salih(çocuk) verirsen, elbette biz, teşekkür edenlerden
olacağız."
Burada Nisa 1.ci sureden farklı olarak dikkat çeken ifade
“onda sükun bulması için” dir. Yani kadın erkeğin sükun bulması için yaratılmıştır.
Aslına buna benzer ifadeler kuran boyunca yinelenir. Kuran’da kadına biçilen
misyon üremenin gerçekleşmesi için tarla olmak, erkeğe huzur-rahatlama
sağlayacak itaatkar bir zevce, erkeğin malını ve yine erkeğin malı olarak kendi
cinselliğini yabancılardan sakınması gereken bekçi olmaktır.
Kuran’a göre İslam öncesi Arap toplumunda kadın
Müslümanlar islam’ın kadına değer verdiğini, kadının
yaşantısını olumlu yönde değiştirdiğini belirmek için sıklıkla; İslam öncesi
dönemde Arapların kız çocuklarını canlı olarak gömdükleri söylerler. Bu konu
ile ilgili surelere bakalım.
En’am suresi 137 : “ Yine bunun gibi, Allah’a
ortak koşanların çoğuna, koştukları ortaklar, çocuklarını öldürmelerini güzel
gösterdi ki; onları helâke sürüklesinler ve dinlerini karıştırıp onları
yanıltsınlar. Eğer Rabbin dileseydi, bunu yapamazlardı. Artık sen onları
uydurdukları ile baş başa bırak.”
Yine Tekvi1 suresi
8-9’da "Diri diri toprağa gömülen kız çocuğunun hangi suçla
öldürüldüğü sorulduğu zaman..."
diye bir ifade geçer.
İslam öncesi dönemde
kadınların durumunun çok iyi olduğunu savunmak mümkün değil, hele ki o dönemin
koşullarının bir ürünü olan İslam’a bakınca bu hiç mümkün değil. Fakat burada
bir sorun var. Mademki İslam öncesi dönemde insanlar çocuklarını
öldürüyorlardı, üreme nasıl gerçekleşiyordu. Bir zaman sonra üremenin tamamen
bitmesi gerekmez miydi. Buna karşılık olarak da yalnızca bazı aşiretlerin bu
uygulamayı yaptığı söyleniyor. Yapılan bazı araştırmalar İslam öncesi Arap
toplumunda hasta doğan çocuklar ve toplumun güzellik algısına göre çirkin
sayılan kız çocuklar öldürülüyordu. Fakat aynı uygulamanın İslam ortaya
çıktıktan sonra da devam ettiği de biliniyor. Çünkü zannedildiği gibi islama
geçmemiş toplumun tanrılarını hoşnut etmek için yaptıkları bir uygulama değil,
göçebe yaşam koşullarının, sürekli savaşların bir dayatmasıydı. İslam geldikten
sonra bu durum değişmediği için aynı uygulamanın devam etmiş olması da
olasıdır.
İslam öncesi dönemin
Arap toplumunda kadının yaşantısında dair bir iz bulabileceğimiz Ahzab suresi
33’e bakalım:
Ahzab Suresi 33; “Hem
vakarınızla evlerinizde durun da önceki cahiliyet devrinde olduğu gibi süslenip
çıkmayın. Namazı kılın, zekatı verin. Allah ve Resulü'ne itaat edin. Ey ehli
beyt! Allah sizden kiri gidermek ve sizi tertemiz, pampak yapmak istiyor.”
Bu sureden de anlıyoruz ki islam’ın cahiliye dönemi diye
adlandırdığı dönemde kadınlar dışarı çıkabiliyorlardı oysa İslam kadınları
“korumak” adına eve hapsetti. Aslında islam’ın korumaktan anladığı kadının
kendisini korumak değil, kadının tek bir erkeğin malı ve namusu olmasını
güvence altına almaktır.
Kuran’a göre aybaşı kanaması, evlilik ve nikah
Bakara suresi 187,197, 222’de sırasıyla hac döneminde, oruçluyken
ve regl döneminde kadınlarla cinsel ilişkiye girmenin kaideleri anlatılıyor.
Kullanılan dil ve konulara yaklaşım kadını yalnızca erkeğin ihtiyacı üzerinden
ele alan bir yapıya sahiptir. İslam öncesi dönemde de onun sonrasında da büyük
acılar çeken kadınların başka hiçbir anlatılacak, çözüm bulunacak derdi yokmuş
gibi üstelik de hiçbir şekilde kadını muhatap almadan, doğrudan erkeklere
kadınlarla nasıl cinsel ilişkiye girecekleri anlatılıyor. Doğrudan kadınlara
kesinlikle hitap edilmemiştir ve konu kadının ihtiyaçları üzerinden
anlatılmamıştır.
Kadının biyolojik olarak erkekten ayrıldığı bir konu da
aybaşı halidir. Üremenin devamı için rahmin kendisini yenilediği bu dönemi
Kuran Bakara suresi 222’de ele alıyor .
BAKARA-222: “ Sana kadınların ay halleri hakkında
soruyorlar. De ki: “O bir eziyettir. Âdet halinde kadınlardan uzak durunuz ve
temizleninceye kadar onlara yaklaşmayınız; temizlendiklerinde ise Allah'ın size
emrettiği şekilde onlara yaklaşınız. Doğrusu, Allah tövbe edenleri ve
temizlenenleri sever.”
Bakara suresi 222’de
aybaşı halinin Arapçadan Türkçeye hastalık,eza, eziyet,ıstırap olarak çevrilen
“ezen” kelimesiyle ifade edilmesi kadının bu dönemini anormal bir hal olarak görülüğünü gösteriyor. Yine “
…temizleninceye kadar onlara yaklaşmayınız” ifadesinden anlıyoruz ki Kuran
aybaşı halini temizlenilmesi gereken kirli/kötü bir durum olarak ele almıştır. Aslında
kuranın geneline hakim olan dil ataerkildir. İnsan ırkının yetişkin erkek üyesi
dışında kalan bütün varlıkları erkeğin iyi bir kul olması sürecinde birer
saha,alan olmaya indirger. Örneğin; kadının regl olmasından söz edilirken; erkek
eğer cinsel ilişkiye girmek için kadının “temizlenmesini” beklerse sevaba
girer. Bunun örneklerini kuran boyunca görmek mümkündür. Birde Bakara 223’e
bakarak kadının nasıl tanımlandığına bakalım.
Bakara 223;” Kadınlarınız, sizin için bir tarladır. O
halde tarlanıza dilediğiniz gibi varın ve kendiniz için ileriye hazırlık yapın.
Allah'tan korkun ve bilin ki siz mutlaka O'nun huzuruna varacaksınız. Ey
Muhammed, müminleri müjdele!”
Buna göre kadın erkeğin ileriye dönük hazırlık yapacağı
bir tarladır. Kadının kendi başına bir varoluş amacı yoktur. Kadın iyi bir kul
olmaya, erkek için iyi bir tarla olma yoluyla ulaşabilir. Aynı şekilde Al-i
İmran suresi 14’te kadının bir meta olarak betimlendiği görülebilir.
Al-i İmran suresi 14: “ insanlara kadınlar, oğullar,
yüklerle altın ve gümüş yığınları, salma atlar, davarlar, ekinler kabilinden
aşırı sevgiyle bağlanılan şeyler çok süslü gösterilmiştir. Halbuki bunlar dünya
hayatının geçici faydalarını sağlayan şeylerdir. Oysa varılacak yerin (ebedî
hayatın) bütün güzellikleri Allah katındadır.”
Bu sureye göre
kadın ve evlat (erkek çocuk daha değerli görüldüğü için “oğullar”) da tıpkı
altın,gümüş,ekin ve davar gibi erkeğin şanını yüceltecek bir “şey”dir. (Şey;
Arapça’da eşya,mal anlamına gelir)
Bakara suresi ; 226, 227,228, 229,230,231,232’de en genel anlamda
boşanmadan bahsediliyor. Bu sureler boyunca kadın ile evliliğin sürdürülmesi
anlamında “tutmak” boşanmak anlamında ise “salmak” kelimelerinin
kullanılmıştır. Yani kadın mehir verilip “tutulacak” veya eğer olmuyorsa
“salınacak” biridir. Fakat yine bu hukuk evlenecek kadın ile erkek arasında
değildir. Evlenecek erkek ile kadının babası, amcası veya erkek bir aile büyüğü
arasındadır. Kadın doğrudan muhatap
alınmaz.
Zaten islam’ın kadınlara getirdiği kurallar çerçevesinde bir
kadının kendisine dair söz söyleme olanakları ortadan kaldırmıştır. Kadının tek
başına sosyal hayatın içinde bulunmasını, çalışmasını ve kendi yaşamını idame
etmesini türlü kurallarla neredeyse imkansız hale getiren İslam; kadını
ekonomik olarak tamamen erkeğe bağlıyor. Evlilik ile ilgili ortaya konan
kurallarla kadın erkeğe bağımlı kılınıyor. Kadının bağımlı bırakıldığını,
erkeğin merhametine terk edildiğini,
çaresizleştirildiğini bir de Nisa 34’te görelim.
NİSÂ-34: “ Allah'ın bazısını bazısına üstün kılması
nedeniyle ve mallarından harcamalarından ötürü erkekler, kadınlar üzerinde
hüküm sahibidirler. (Ama öte yandan da) saliha kadınlar; gönülden boyun eğenler
ve Allah'ın korunmasını emrettiği şeyleri (malı ve namuslarını), kocasının
bulunmadığı zamanda koruyanlardır. Baş kaldırmalarından endişelendiğiniz
kadınlara (önce) öğüt verin, (etkili olmazsa) onları yataklarında yalnız
bırakın, (o da olmazsa, son çare olarak sınırları aşmamak şartıyla) onları (iz
bırakmayacak şekilde, suçlu oldukları hasebiyle) dövün. Size itaat ederlerse
sakın aleyhlerine yol aramayın. (Unutmayın ki) Allah (hepinizden daha) yücedir,
büyüktür.) “
Surenin ilk cümlesinde de “Allahın bazısını bazısına üstün
kılması nedeniyle” deniyor, yani Kurana göre erkek zaten başta üstün
kılınmıştır. Önce kadınların mal kazanmasını engelleyip daha sonra kadınlar
için mallarını harcamalarını gerekçe olarak gösterip erkekleri kadınlar üzerinde
hüküm sahibi yapılmıştır. Kadın ise malin bekçisi konumundadır ama dahası
kadının cinselliği de bu malın bir parçasıdır. Çünkü saliha bir kadın
cinselliğini de yalnızca ona hakim kılınan erkeğe saklamalıdır. Eğer ki bunu
düzgün şekilde yapmazsa, önce uyarılır sonra ise dövülür.
Kuran’da kadın köle, cariye meselesi
Bilindiği üzere İslam dini köleliği kaldırmamış onun yerine
köle sahiplerine kölelerine “iyi” davranmaları için tavsiyelerde bulunmuştur.
Cariye ise işkal edilen yerlerde esir olarak ele geçirilip peygamber ve savaşa
katılan diğer kişiler arasında pay edilen kadınlara deniyor. Kuran’da içinde
cariyelerle ilgili bilgi bulunan 9 ayet vardır. Bunlardan konumuzla doğrudan
ilgili olan üçüne bakalım.
Nisa suresi 4; “Eğer öksüz kızlarla evlendiğinizde onlara
karşı adaletli davranamamaktan korkarsanız, hoşunuza giden diğer kadınlardan
iki, üç ve dörde kadar evlenebilirsiniz. Eğer adaleti gözetmemekten
korkarsanız, o zaman bir tane ile veya elinizin altındakiyle (sahip olduğunuz
câriye ile) yetinin. Doğruluktan ayrılmamak için bu daha elverişlidir.”
İslam dinine göre yetim Allahın emanetidir. Ama evinize
aldığınız yetimlerden cinsel olarak faydalanabilirsiniz.Eğer ki o da yetmezse
kadın kölelerinizle yetinin diye öğütleniyor. Günümüzde artık kadın sex kölelerini
evde tutmak,beslemek her erkeğin karşılayamayacağı bir durumdur. Her erkek
kendi kölesini beslemez ama parasını ödeyen her erkeğin hizmet göreceği
genelevler mevcuttur. İslam ise sex köleliğini kabul etmiş, meşru görmüş
ve yine erkeğin çıkarına göre düzenlemiştir.
Bakara 221: “Müşrik kadınları, iman etmedikçe nikâhlamayın.
Bir müşrik kadın, sizin hoşunuza gitse bile, iman etmiş olan bir cariye
herhalde ondan daha hayırlıdır. Müşrik erkeklere de mümin kadınları nikâh
ettirmeyin. Bir müşrik, sizin hoşunuza gitse bile, mümin bir köle elbette ondan
daha hayırlıdır. Onlar sizi ateşe davet ederler, Allah ise, kendi izniyle
cennete ve mağfirete davet ediyor ve âyetlerini insanlara açıklıyor. Umulur ki
onlar hatırda tutup, öğüt alırlar”
Kuranın dili ataerkil, bölücü ve aşağılayıcıdır.Surede
açıkça görülebileceği gibi; kuran insanları köle/ köle olmayan şeklinde ayırıp
buna göre değer biçiyor. Buna göre bir cariye; köle olduğu için değersizdir.
Ama Müslüman olmayan bir kadın ile karşılaştırırsak evliliğe daha uygundur.
Nisa 25 : Sizden kimin, hür mü’min kadınlarla evlenmeye gücü
yetmezse sahip olduğunuz mü’min genç kızlarınızdan (cariyelerinizden) alsın.
Allah, sizin imanınızı daha iyi bilir. Hepiniz birbirinizdensiniz. Öyle ise
iffetli yaşamaları, zina etmemeleri ve gizli dost tutmamaları hâlinde,
sahiplerinin izniyle onlarla evlenin, mehirlerini de güzelce verin. Evlendikten
sonra bir fuhuş yaparlarsa, onlara hür kadınların cezasının yarısı uygulanır.
Bu (cariye ile evlenme izni), içinizden günaha düşmekten korkanlar içindir.
Sabretmeniz ise sizin için daha hayırlıdır. Allah, çok bağışlayandır, çok
merhamet edendir.
Bu sure’de de evlenmeye parası yetmediği için özgür ve
Müslüman bir kadın ile evlenemeyen erkeklere cariyelerle idare etmeleri ve
sabretmeleri öğütleniyor. Yani cariye en kötü durumlarda yetinilmesi
gerekendir. Tabii önce sahiplerinden izin alın çünkü onların kendileri üzerinde
her hangi bir söz hakları yoktur .Kuran kölelik karşıtı bir tutum almaz,
köleleri sahiplerine emanet eder ve sahiplere merhametli olmalarını öğütler.
Yine kadını erkeğe köle kılar sonra ise erkeğe merhametli olmasını öğütler.
Kuran’da Fuhuş
Erkekler güçleri ölçüsünde istediği kadar cariyeyi haremine
kapatabilir ve “adil” davranabileceğine emin olursa 4 tane kadın ile
evlenebilir. Kuran’a göre bu normaldir ve buna fuhuş denmez. Ama bir kadının
evlilik dışında bir erkek ile sex yapması fuhuştur ve sert bir şekilde
cezalandırılır. Örneğin Nisa 15’e bakalım.
Nisa 15:“ kadınlarınızdan fuhuş yapanlara karşı içinizden
(bunu ispat edecek) 4 şahit isteyin . Eğer( 4 kişi ) şahitlik ederlerse o kadınları,
ölüm gelip alıncaya veya Allah kendilerine yol gösterinceye kadar evlerde
gözaltında tutun. (artık onunla ilişkiyi kesin, topluma karıştırmayın)
Nisa 15’de öyle bir yaklaşım vardır ki fuhuşun ne olduğunu
bilmeyen bir kimse kadınlara özgü,tekil bir eylem olduğunu zannedebilir. Sonuç
itibariyle para karşılığı cinsel ilişkiye giriliyorsa bunu yapan bir kadın ve
bir erkeğin olması gerekir. Bu suçu işleyen kadın ve erkek, iki kişinin de
cezalandırılması gerekir. Oysa sanki tek başına suç işleyen kadınmış gibi,
kadına nasıl ceza verileceği anlatılıyor.
Yalnızca kadını sorumlu tutuyor. ( Burada lezbiyenlikten bahsedilmediği
hususunda özellikle uyarıyor Dr. Hasan Tahsin feyizli)
İslam yaşamın hemen
her alnını titizlikle kurallara bağlayan yegane dindir. Kuran ise gündelik
yaşamdan, olağan üstü durumlara kadar her şeyi ayrıntılı olarak ele alıyor. Her
ayrıntı ise erkeklerin ihtiyaçlarına uygun olarak düzenleniyor. Diğer canlılar
ve özellikle kadın ,yetişkin erkeğin iyi bir kul olma sürecinde sınanacağı
alanlara dönüyor. Deve kervanları,
mallar, mülkler, erkek evlatlar ve kadınlar erkeğin şanını temsil ederken aynı
zamanda erkeğin sınav alanını da oluşturuyorlar.
En başa, yaratılış
mitine dönüp baktığımız da Allah Adem için,onun kaburgasından bir kadın yaratmış
ve bütün varlıkların ismini ademe öğretmiştir.Yani yasa ademindir. Adem
adlandıran, hüküm verendir. Diğer bütün canlılarsa ancak onun hakimiyeti
altında ve onun tanrısının buyruğuna uyması yolunda birer imtihan
araçlarıdırlar. Kuran ise kadınları bu araçsallaştırma içinde ele almıştır.